140 Karakterlik Esaret

Kuzenimin, askere gittiğinden beri yaşadığı aydınlanmayla sürekli tekrar ettiği bir söz var: “hiç özgürlüğün elinden alındı mı?”. Bu sözü çok sevdim nedense. Aslında uzun zamandır düşünüyordum bunu. “İradenin Tutsaklığı”ndan beri.. Belki 6-7 yıldır. Gerçekten özgür müyüz, kararlarımız ne kadar bize ait, yaşam tarzımız bizim istediğimiz gibi mi yoksa toplumun çizdiği sınırlar içinde mi, kısır bir döngüde basit bir halka mıyız, aykırı olursak ne olur, nasıl olur, toplumsal tepki ya da yakınların farklı tepkilerini ne kadar kafamıza takıyoruz vs.. sorular çaresizlikle esir olunan kadere kadar gidiyor . Ama kuzenimin sorusunu duyunca işte bu dedim. O kadar sorum vardı ama işte bu en başta kaybettiğim o soru, özet soru ve aklımdan artık hiç çıkmayan soru…

Direkt olarak, hiçbir zaman özgürlüğümün elimden alındığını söyleyemem belki ama bu soru aklımda dolaştıkça farklı yerlerde farklı zamanlarda özgürlüklerin ne kadar kısıtlandığının farkına vardım. Bunlardan bir tanesi de twitter platformu oldu benim için.

En baştan beri alışamadım bu twitter’a. İlk çıktığında açtığım hesabı bir hafta içinde kapatıp ondan sonra yıllarca bir daha da girmedim. Ama aradan geçen uzun zaman, ne olup bitiyor diye kolaçan etme huyum ve sevdiğim birkaç sözlük yazarı, birkaç köşe yazarı, haber siteleri ve birkaç meşhur profil derken yeniden bir hesap açtım.

Çok aktif olarak kontrol etmesem de birkaç aydır, duran bir profilim var.Profile her girdiğimde gördüğüm manzara beni ürkütüyor. Büyük bir kavganın ortasındaymışım gibi, ya da bir meydan muharebesinin ortasındaymışım gibi hissediyorum. Sanki Kill Bill’deki kavga sahnesini, Matrix’in lobi sahnesini , Scarface’in “say hello to my little friend” dediği sahneyi yaşıyorum. Pearl Harbor’daki aşçı gibi AAA’yi alıp avazım çıktığı kadar bağırarak ortalığa ateş etmek istiyorum… Tam olarak böyle bir ortam. Ya da daha masumane olarak ortamdaki gürültüden yanındakinin konuşmasını anlayamadığın bir bar gibi.. Egoların verdiği bir dünya savaşı gibi. Kısa yoldan köşe olma hayali kuran insanların hepsi bir araya toplanmış gibi. Hepsi iki cümle yazıp ünlü olmak ya da egosunu tatmin etme peşinde. Bilgi kısmında ise basitçe çöplük demek haksızlık olur, çöplerin Everesti gibi… Bir sürü yanlış bilgi, çoğu deli saçması.

Tüm Çin, Hindistan nüfusu cahil olsa bu kadar cahil bulamazsın denilebilecek kadar da her gördüğüne, her söylenene kendi inandığı değerler çerçevesinde inanan cahillerle dolu. Cahil ya da aptal insanların klasik özellikleri olan kabullenmeme, empati yapamama, başkalarını suçlama, her şeyin en iyisini bilip karşındakini dikkate alamama hatta aşağılama gibi şeyleri geçiyorum akıllı insanların bile aptallaştığı bir platform gibi geliyor. Yalan yanlış bilgilere dört elle sarılan çoğunluklara mı ağlasam yoksa o çoğunlukları normal, aklı başında ya da ‘düşünce özgürlüğü’nü, saygıyı, karşısındakini dinlemeyi bilen eğitimli insanlar olarak düşünüp bilginin yanlışlığını açıklamaya çalışan ‘akıllı’ insanlara mı ağlasam bilemiyorum.

‘Hashtag’lere gelince de, Türkiye’de popüler olanların hepsi siyasi. Her ‘hashtag’ altında da tek bir düşünce hakim, geriye kalanlar ise üzerinde düşünmeye bile gerek duyulmadan hakaretlere uğruyor, terrorist, hain, şerefsiz ilan ediliyor. Hatta kavram kargaşaları yaşayıp tüm karşıt düşünceleri tek bir küfürde toplayanlar bile gördüm.Bir de umutsuzca ve safça fikrini kalabalığa duyurmaya çalışanlar var.. Bunların hiçbiri olmazsa da olabilecek en aptal magazin ve spor haberleri altında birbirine giren insanlar, gereksiz duygu sömürüleri ya da anlamsızca bir duyarlılık ve empati anlayışı hakim oluyor ortama. Yani iyi duyguların bile en çirkin halleri.

Kısacası egonun da, bilgi kirliliğinin de, cehaletin de, kibrin de, nefretin de, hayranlığın da en çirkin haliyle yaşandığı bir ortam olmuş twitter. Belki de hep öyleydi. Belki de toplu sms e alternatif fikir olarak ortaya çıkan twitter raydan çıkmıştır, ki bu durum 2.1milyar dolar yıllık gelirin zerre umrunda değildir, ya da raydan çıkmış insanlar bir araya toplanma fırsatı bulduğu, ambleme ilham veren kuşlar gibi lak lak edilmesi amaçlanan bir ortamdır, bir nevi sanal kahvehane… Her iki durumda da, sanal ortamın bir atom bombası olsa ve yok ettiği profillerde yıllarca etkisini hissettirebilse, o bombayı  twittera atardım. Bu kadar da tahamüllüyüm …

Yine başta kaybettiğim soruya gelirsem de “hiç özgürlüğümüz elimizden alındı mı?”.. Twitter’daki durumu 140 karakterlerlik sınırlara sıkışan kafaların aptallaşması olarak yorumladım ben.  140 karaktere esir edilmiş bir topluluk.  Ünlülerin, büyüklerin belirlediği gündemle birbirine giren, o devlerin gölgeleriyle oyalanan gerçeklikten uzak, kendi inandıkları gerçeklikle  yaşayan  ‘özgür düşünce’lerin platformu.  Aynı Platon’un mağarası gibi…  Aynı oradaki gibi esaret,  özgürlüğün değerini hatırlatmak yerine özgürlüğün içini boşaltıyor.

B.

Platon’un Mağarası

“Bazı insanlar karanlık bir mağarada, doğdukları günden beri mağaranın kapısına arkaları dönük olarak ayaklarından ve boyunlarından zincire vurulmuş oturmaya mahkumdurlar. Başlarını da arkaya çeviremeyen bu insanlar, mağaranın kapısından içeri giren ışığın aydınlattığı karşı duvarda, kapının önünden geçen başka insanların, hayvanların ve taşıdıkları şeylerin gölgelerini izlemektedirler.Bu mahkumların sahip oldukları bilgi, onların gözleriyle ve kulaklarıyla kazandıkları duyusal bilgidir ve bu görsel bilgi duvardaki gölgelerin, yani görünüşlerin bilgisidir.İçlerinden biri kurtulur ve dışarı çıkıp gölgelerin asıl kaynağını görür.Kendi de gördüklerine inanamaz. İnsan için yanılgılardan kurtulmak, eski alışkanlıkları terk etmek çok güç olduğundan, o muhtemelen yeni duruma alışamayacak ve daha önce görmüş olduğu şeyler, ona daha gerçek görünmeye devam edebilecektir. Tekrar içeri girip gördüklerini anlatmaya başlar ama içerdekileri, duvarda gördüklerinin yansıma olduğuna ve gerçeğin mağaranın dışında cereyan etmekte olduğuna inandırması imkansızdır.”

Bizim oğlana /twitter’da anlatır gibi editi:

Mağaraya zincirlenmiş insan : toplumun parçası olan ancak bireyselleşmemiş, farkındalığı gelişmemiş kişiyi temsil eder.

Mağara : toplumu simgeler.

Zincir : toplum içerisinde bireyi sınırlayan kalıplar, dogmalar, kurallardır. Bunlar zihnin özgürleştirilmesinde engellerdir..

Zincirlerini kıranlar, kendi yolunu bulanlar, düşünenler bu gölgelerle yetinmezler. Filozof, kendini bu zincirlerden kurtararak her ne kadar zor ve acı verici olsa da yüzünü cesaretle gerçeğin ışığına dönerek hayatın gerçek anlamını ve doğruyu görebilen kimsedir.

Gölgeler ise toplum tarafından belirlenen ve benimsenen sorgulanmamış doğrulardır. bağnaz ve dogma zihinlerden uzaklaştırılmalıdır.

B.

platosallegoryofthecave2

One thought on “140 Karakterlik Esaret

Leave a comment